İşçi Tarafından 30 Günlük Ücreti ile Karşılanamayacak Şekilde Zarara Sebebiyet Verilmesi
Çalışanın işinde özensizliği; üretilen malın hatalı olması, hizmetin düzgün yerine getirilmemesi, işverenin verdiği araç, gereç, makine ve tesisatın özensiz ve dikkatsiz kullanımına bağlı olarak zarar verilmesi, kayıtların özensiz tutulması gibi şekillerde ortaya çıkabilmektedir.
Çalışanlar, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun kullanmak ve bunlara özen göstermek zorundadır. Çalışanın işine gerekli özeni göstermemesi, kendisine işyeri iç disiplin süreçlerinin uygulanması sonucunu doğurabilir.
Yapılan özensizlik sonucu bir zarar doğmuşsa, çalışandan bu zararın tazmini istenebilir. Zararın işçiden alınabilmesi için zararın ispat yükümlülüğü işverene aittir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun “İşverenin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı” başlıklı 25 inci maddesinin 2 inci fıkrasının (ı) bendinde; işçinin, işverenin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makine, tesisat, başka eşya ya da maddelere 30 günlük ücreti ile karşılanamayacak şekilde zarar vermesi halinde işverenin fesih hakkı bulunduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu noktada işçinin vermiş olduğu zararın miktarı ve işçinin kusuru çok önemlidir. Nitekim işçinin kusurunun bulunmadığı bir zarar söz konusu ise işçinin sözleşmesi feshedilemeyecektir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2008 tarih 2007/27655 Esas 2008/24626 sayılı kararında, Yargıtay zararın işçinin kasıtlı davranışlarından veya taksirli eyleminden kaynaklanması arasında bir fark bulunmadığını, işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle işvereni zarara uğratan işçi ile trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçi arasında iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi bakımından bir fark olmadığını belirtmiştir. Yargıtay işçinin kusuru ve meydana gelen zararın ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmesi gerektiğine vurgu yapmıştır.
Yargıtay kararında, zarar ile karşılaştırılacak 30 günlük ücretin brüt ya da net olduğu noktasında İş Kanunu’nda bir açıklık olmadığını belirtmiştir. Kanun metninde net ücret veya brüt ücret şeklinde bir ifade bulunmamaktadır. Bu nedenle kanunda böyle bir ibare bulunmadığından ötürü kanunun işçi lehine yorumlanması gerektiği kanaatindeyiz. Bundan dolayı somut olayda esas alınacak ücret işçinin aylık brüt ücreti olmalıdır. Meydana gelen zarar, bu brüt ücreti aşıyor ise işveren iş sözleşmesini haklı olarak feshedebilir ve bu durumda işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz.
Bu durumda meydana gelen zararı, işçinin karşılamış olması veya karşılayacağını taahhüt etmesi işverenin fesih hakkını ortadan kaldırmamaktadır. İşveren, işçinin tüm bu iyiniyetli yaklaşımına rağmen iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararında “Zararın 30 günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar ve işçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz. İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş oluşunun da feshe hakkını olumsuz etkileyen bir yönü bulunmamaktadır.’’ şeklinde ifade edildiği üzere işçinin işverenin uğradığı zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olmasının işverenin haklı nedenle fesih hakkı üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.
Meydana gelen zararda, işçinin sorumluluğun olup olmadığı ve iş sözleşmesini feshedecek bir zararın meydana gelip gelmediğinin tespitinde aşağıdaki hususlar somut şekilde incelenmeli ve buna göre işlem yapılmalıdır.
Öncelikle meydana gelen zarar tespit edilmelidir. Zarar gören malzemenin varsa amortismanları düşülmelidir.
Olayın meydana gelmesine sebebiyet veren işçinin kusur oranı belirlenmelidir. (iş güvenliği uzmanları tarafından oluşturulacak bir kurul ya da bilirkişi veya uzman görüşü istenmesi)
Zarar ve kusur oranına göre; zararın, işçinin 30 günlük brüt ücretini aşıp aşmadığı belirlenmelidir.
İşçinin kusurunun değerlendirilerek ihtiyaç halinde olay ile ilgili savunma alınmalı ve görgü tanıklarının ifadesine başvurulmalıdır.
Zarar tanziminde tahsilat işçinin ücretinden kesilecek ise rızası gerekir. Kesinti en çok ücretin 1/4’ü kadar olmalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 26’ıncı maddesinde “24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.’’ hükmü yer almaktadır. Buna göre bir yıllık hak düşürücü süre zarara neden olan olayın gerçekleşmesi ile birlikte başlayacaktır. Altı iş günlük süre ise zarar miktarının belirlenerek feshe yetkili makama bildirilmesiyle başlayacaktır.
İşveren zarara uğrar ve iş sözleşmesini İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin 2’inci fıkrasının (ı) bendi uyarınca haklı nedenle feshederse; işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamaz.